Muğla GÖKOVA - Sava Yatçılık Yat Kiralama Hizmetleri
  • 1 Ağustos 2021
  • Blog
  • by Sava Yat Kiralama

Gökova ’yı ilk görüşümü anım gözümün önünden gitmiyor. Ondan sonra bir tutku gibi belleğimden silinmedi bu görüntü. Yıllar önce. O dönemde turizm çağına girmiş değiliz. Bodrum ve Marmaris sapa yerler. Aşırı yapılaşma yok. Beş yıldızlı oteller ve tatil köyleri yok.. Yurdumuzu yakından tanımak isteği daha tutuşmuş değil içimizde.. Yollar bozuk. Örneğin Muğla’ya Aydın’dan binlerce virajlı bir yoldan gidilebiliyor. Muğla’dan sonrası ise büsbütün berbat. Ulaşım İtalyanlardan kalma Arnavut kaldırımı benzeri yollardan önce yüksek dağlardan geçiyor ve birden Sakar Yokuşu’nun başındayız.

Adı üzerinde Sakar Yokuşu. Bir sakarlık yaparsanız, uçabilirsiniz dimdik uçurumlardan aşağı. Dilim tutuluyor sanki ayağımın altında uzanan tabloyu görünce kuş bakışı. Sağımda ufuklara uzanan bir körfez görülmemiş bir mavilikte, cam kırığı mavisi belki. Körfezin karşı kıyısı ormanlarla bezeli. Körfezin bitiminde, hemen altımıza ve Doğu’ya doğru bir ova giriyor. Ovayı ortasından bıçak gibi kesen iki yanı okaliptus ağaçlarıyla süslü dümdüz bir yol. Yeryer ak badanalı evlerin öbeklendiği köyler. Soluk kesen bir kartpostal görünümü. İşte burası Gökova ya da öbür adıyla Kerme Körfezi. On yıllar geçti aradan ama ilk izlenim hiç silinmiyor.

Muhteşem Manzarasıyla Gökova

muğla gökova

Sakar yokuşunun olduğu yerde bugün geniş bir asfalt yol kıvrılarak iniyor ovaya. Yokuşun başına her gelişimde gene şaşırıp kalıyorum. Sakar Yokuşu Gökova Körfezinin kuzey yamacında bir duvar gibi yükselen Kıran Dağlarının uzantısından aşağıya inmemizi sağlıyor. Bilenler gene “Sakar” diyor buraya.

Gökova, batıdan doğuya doğru gittikçe daralarak giren dar açı biçiminde bir deniz parçası. Körfezin kuzey kıyısının en batıdaki ucu Bodrum’un ilerisindeki Hüseyin Burnuna kadar gidiyor. Güney kıyısı ise Datça Yarımadasının en uç noktası Tekir Burnuna kadar uzanıyor.. Körfez’in batısını bugün Yunanistan’a ait İstanköy Adası kapatıyor. Körfezin batıdan doğudaki uç noktası Gökova İskelesine kadar uzunluğu yaklaşık 60 deniz mili.

Bölgedeki geleneğe göre çoğu kez sözcükler kısaltılarak ve yuvarlanarak söylendiği için “Gökova” giderek “Cova” da deniliyor.. Eski haritalarda Kerme Körfezi olarak adı geçiyor. “Kerme” adının antik çağlarla ilgisi var. Antik çağlarda buraya Sinus Ceramicus deniliyordu. Yani Seramik ya da Keramik Körfezi. Bugün Körfezin kuzey kıyısında yer alan “Ören” adı verilen ve körfeze doğru küçük bir delta gibi uzanan ovalık bölgedeki Ceramos ya da Keramos kenti antik çağın en iyi seramik eşyalarını, amforalarını, küp ve testilerini üretirdi.

Bölgeye Has Üretimler

Bu kentte yapılan seramik eşyalar o dönemin her yerinde alıcı bulurdu. Seramik adının da bu kentten kaynaklandığı öne sürülüyor. Bu kentin kalıntıları bugün Ören’in hemen yakınlarında. Burası başka bir nedenle ilgi noktası oldu. Tüm çevrecilerin haklı olarak karşı çıktığı Gökova Enerji Santralı Ören’le yakındaki “Türk Evleri” köyünün arasında kuruldu. Yakındaki dağlarda bulunan bol miktardaki linyit madenlerini işleyecek ve enerji üretecek bu santralın dumanı ve artıkları Gökova’nın denizini de, pırıl pırıl doğasını da kirletecek kuşkusuz.

Gökova’nın tüm çevresi insanı Şaşırtacak çeşitlilikte doğa ve tarihin içiçe kaynaştığı bir bölge. Bu çeşitlilik öylesine ki, Gökova kıyılarını denizden giderek iyice tanıyabilmek en az beş gün ya da bir hafta alabilir. Bu arada dikkatli olmak gerekebilir. Gökova huysuz denizdir ve hiç beklemediğiniz bir anda deniz patlayabilir. Dağlar arasında sıkışan rüzgarlar hortumlar bile oluşturabilir. Ancak Ağustos ve Eylül aylarında dingindir hava. Gökova’nın denizini daha iyi anlayabilmek için Halikarnas Balıkçısı’nın “Aganta Burina Burinata” adlı kitabında yer alan öyküleri okumulı.

Gökova’nın kuzey kıyısı zorludur teknelerle denizden gidenler için. Doğu’dan Batı’ya doğru ilerlersek Bodrum’dan sonra Karaada gelir Orak Adası ise çok uygun bir durak yeri sayılır. İlerde konaklanabilecek en iyi koy Çökertme gelir. Bir başka adıyla Fesleğen Bükü’dür burası. Çökertmenin adının geçtiği bir türkü bile var.

Mavi’nin Tüm Tonlarında GÖKOVA

daha sonra sıra Ören’e gelir ama teknelerin tutunması zordur burada. Ardından dimdik denize inen dağlar gelir ki sığınacak bir yer bulamazsınız. En iyisi Körfezin en doğusuna uzanmak olur. Burada Gökova iskelesi var. Aynı adı taşıyan ovadan gelen bir akarsu denize karışıyor burada ördekler ve kamışlar arasında. Bir yol uzanıyor oradan Akkaya köyüne. Oraya giderken Sakar Yokuşunun dibinde antik çağdan kalma Idyma kenti kalıntıları, özellikle bir tapınak dikkati çekiyor..

Gökova’nın güney kıyısı ise denize kadar inen ormanlarıyla, girintili çıkıntılı körfezleriyle olağanüstü bir yöre. Burada Söğüt Bükü, Longöz, İngiliz limanı, Yedi Adalar ve çevresini, güneybatı ucundaki Mercimek limanını sayabiliriz görkemli özellikleri nedeniyle.

Tarihsel Kalıntılar

Bu arada tarihsel kalıntıları unutmayalım. Bunların en önemlisi Şehir Adaları, eski adıyla Kedreai kenti. Adalar üzerine kurulmuş bu kentin tarihi en az M.Ö. V yüzyıla kadar gidiyor. Tiyatrosu dahil, eski yapılarla dolu bu adalar üzerinde bugün keçiler ve inekler dolaşıyor zeytin ağaçlarının altında. Adalardan en büyüğü Saray Adası. Ünlü Kleopatra Plajı bu adada. Minyatür deniz hayvancıklarının kabuklarından oluşmuş küçük ak kumlu bir kumsal burası. Koruma altında.

Bu kumluğun nasıl oluştuğu anlaşılmış degil. Adaların yapısına da uymuyor. Bir söylentiye göre Kleopatra taşıtmış bu kumları buraya Mısır’dan. Bizim bildiğimiz değil de başka bir Kleopatra olabilir bu. Çünkü tarihte yedi Kleopatra var. Teknelerle Şehir Adalarına gidince rahatça demirlenebilecek yerler var. Bir firtnalı geceyi bu adaların arasında geçirdiğimizi anımsıyorum.

Gökova bugün yatların, deniz tutkunlarının, gezginlerin odaklaştığı bir yöre. Doğanın etkinliği, geceleri yıldızlarla kaplı gökkubbenin insana elinizi uzatsanız dokunacakmış gibi gelen yakınlığı, gece güvertede yatınca tekne direklerinin bu yıldızlar arasında gidip gelen sallantısı ve hepsinden önemlisi çevrenizi saran olağanüstü dinginlik bir daha unutulmaz kolay kolay.